Ünlü oyuncu Özge Özpirinçci’nin babası Kadri Emrah Özpirinçci geçen perşembe günü hayatını kaybetti. Babası, Üsküdar’daki Şakirin Camisi’nde kılınan cenaze namazının ardından son yolcuğuna uğurlanırken; güzel oyuncu cenaze boyunca gözyaşlarını tutamadı. Özpirinçci, sosyal medyadan yaptığı veda paylaşımıyla yürek yaktı.
Özge Özpirinçci’nin uzun süredir sağlık sorunlarıyla
mücadele eden babası Kadri Emrah Özpirinçci, birkaç gün önce hayatını kaybetti.
69 yaşında hayatını kaybeden Özpirinçci, için cumartesi günü
Şakirin Camisi’nde öğle namazının ardından cenaze tören düzenlendi. Törene
birçok ünlü isim katılırken, Özge Özpirinçci de taziyeleri kabul etti.
“HOŞÇAKAL BABİŞKO”
Ünlü oyuncu, bugün de sosyal medya hesabından bir paylaşım
yaparak babasına veda etti.
Babasının ALS ile mücadele ettiğini anlatan Özge Özpirinçci,
birlikte çekilen fotoğraflarını da “Hoşçakal babişko. Merak edip de
göremediğin her yerdesin artık… Seni çok seviyorum” notuyla takipçilerinin
beğenisine sundu.
Özpirinçci, “2022 yazında başladı ilk semptomları. Uzun
süre kamufle etti, başka rahatsızlıklarla karıştırdı. Hatta emin olup fıtık
ameliyatı bile oldu. Oysa bana bahsettiği her semptom tek bir şeyi işaret
ediyordu. 2016 yılında “Acı Tatlı Ekşi” filminde oynadığım Duygu
karakteri için ön hazırlık çalışmaları yaparken tanıştığım farklı seviyelerdeki
ALS hastası olan insanlar ve senaryoda yer alan, sayfalarca konuştuğum ve
hastalığın nasıl başladığını ve ilerleyeceğini anlattığım sahne aklıma geldi.
Teşhis koymak için yapılan tetkikler ve tahliller yaşadığı şehir olan Bodrum’da
yeterli olmayınca İstanbul’a gitmesi gerektiği söylendi” dedi ve ekledi:
“HASTALIK HEPİMİZİN DÜŞÜNDÜĞÜNDEN DAHA HIZLI
İLERLEDİ”
“Bir hafta boyunca hastanede kaldı ve o süreçte de
teşhis konamadı. Her ne kadar doktorlarına ALS değil mi bu? diye sorsam da net
bir cevap alamadım. Daha sonra Halil Hoca ile yollarımız kesişti sevgili aile
dostlarımız Şebnem Abla ve Veysel Abi sayesinde. Babam tabi hemen pazarlıklara
girişti. ‘İstanbul’da yaşamam, şunu yapmam, bunu yapmam.’ Durumunun ne kadar
ciddi olduğunun henüz farkında değildi. Ya da belki farkındaydı ama yine her
zamanki gibi bir mucize yaratacaktı. Babam yaşarken yeryüzüne bile sığmayıp olan
vaktinin çoğunu farklı ülkelerde, denizin derinliklerinde geçirmeyi seven bir
insan olduğu için onu yatağa bağlı bir şekilde ben bile hayal edemiyordum.
Hastalık hepimizin düşündüğünden daha hızlı ilerledi. Bir taraftan yurtdışında
araştırmaları süren ilaçlarla ilgili haberleri takip ederken bir taraftan da
‘Ben bu şekilde çok yasamak istemiyorum’ diyordu kararlılıkla. Yaz sonuna doğru
cerrahi müdahalelerin gerekliliğinden İstanbul’a geldi. Ameliyatlarını oldu.
Hastane süreci her ne kadar sancılı geçse de yanında Kazım Hemşire vardı ve onu
çok sevdi.”
“Tam bir organizatör olduğu için her konuşmamızda
gidişinden sonra nelerin nasıl yapılması gerektiğini anlatıyordu. Hatta bundan
seneler önce sağlığı yerindeyken Burak, ben, annem ve babam ara sıra yaptığımız
rakı sofralarından birindeyken kendine ve anneme aldığı mezarlık tapusunu
gösterip ‘Annenle yerimiz hazır’ bile demişti. Hastalığın tedavisi için
herhangi bir umut kapıda olsaydı eminim dayanırdı, sabrederdi. Hatırlar mısınız
bundan seneler önce kafamızdan aşağıya buz dolu kovalardan su dökmüştük ALS
hastalığına farkındalık yaratmak ve araştırmalar için bağış toplamak adına.
İşte o araştırmalar her ne kadar devam etse de bu nadir bir hastalık ve tıp
dünyası için henüz dipsiz bir kuyu… Çarşamba gecesi Mercan’ın odasında
uyumadan önce son kudurmalarımızı yaparken Burak yanıma gelip ‘Emrah Abi’yi
hastaneye götürüyorlarmış. Hadi hazırlanıp çıkalım’ dediğinde anlamıştım
aslında.”
“BABAMIN HUZURLU ŞEKİLDE GİTTİĞİNİ SÖYLEDİLER”
“Kazım bana canının hiç yanmadığını ve huzurlu bir
şekilde gittiğini söyledi. Bunu duymak bana o an iyi gelen tek şeydi. İsyan
etmiyorum gidişine ama azıcık daha onunla olmak isterdim tabi ki bencil bir
yerden bunu demiş olsam da. Bu süreçte gördüm ki harika bir baba olmanın yanı
sıra çok da iyi bir arkadaşmış. Bütün dostları onu sonsuza kadar yaşatacak
anılarından bahsetti bana taziye konuşmalarında. Kimilerini zaten çok yakından
tanıyorum. Daha ben annemin karnındayken tanımışlar beni. Cenaze sonrası anma
töreni yaptık. Babam hayattayken gezmeyi, video ve fotoğraf çekmeyi çok
severdi.
Onu tanıyanlar da diyebilir ki en iyi yaptığı şeylerden biri seyahat
etmekti. Gezmediği çok az ülke kalmıştır diyebilirim. Çektiği fotoğraflar ve
videolardan oluşan arşivinden bir video hazırladı AKA kızları. Zaten bütün gün
beni bir an olsun yalnız bırakmadılar dostlarım gibi… 0 videoyu izlerken
babamın 69 yıllık hayatına imrendim. Bana hep ‘Hobilerin olsun kızım.’ derdi. 0
zamanlar anlamazdım ne demek istediğini ama şimdi çok iyi anlıyorum. Yaşamayı
çok güzel becerirdi ve çok severdi! Çocukluğumu düşündüğümde onunla olan bütün
anılarım eğlence ve tecrübeyle dolu.”
Ünlü isim, sözlerini “Bana yaşamaktan keyif almayı
öğretti. Büyüdükçe onun babam olmasının yanı sıra bir insan olduğunu fark
etmemi sağlayan hatalar yaptı. İyi ki de yaptı. Bugün olduğum kişinin inşasında
çok büyük etkisi olan biri babam. Cenazesine katılan, beni bu zor günümde
yalnız bırakmayan, taziyeleriyle üzüntümü hafifletmeye yardım eden herkese çok
teşekkür ederim” diye noktaladı.