AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Hayat pahalılığı ile mücadelenin önceliklerimizin başında yer aldığı ekonomi programımızı zor şartlarda uygulamayı sürdürüyoruz. Seçim sonrası için felaket senaryoları yazarak bu programı sabote etmek için çalışanlar var. Onları da yakından takip ediyoruz. Ama bunların hiçbiri deprem bölgemizi ayağa kaldırma çalışmalarımızın önüne geçemiyor. İnşallah bu badireyi de mutlaka geride bırakacağız dedi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Saray’dan ‘Deprem Konutları Kura ve Anahtar Teslim Töreni’ne canlı bağlantı ile katıldı.
Erdoğan, 6 Şubat depremlerinde kaybedilen 53 bin yurttaşı rahmetle anarak, “Her afetzedenin yanında olduk, hayatını kaybedenlerin yakınlarına destek verdik, taşınmadan kiraya, enkaz kaldırmadan geçici barınmaya her konuda 115 milyar liralık bir kaynakla 2 milyon kişiye ulaştık. Geçici barınmadan kalıcı konutlara, tüm dönüşleri hızlı bir şekilde sağlıyoruz. Geçtiğimiz ayın başlarında yapımı tamamlanan 46 bin konut ve köy evinin kirasını çekerek anahtarlarını teslim etmiştik. Bugün de biraz önce başlattığımız kura ile 30 bin 723 vatandaşımızı daha evlerine kavuşturuyoruz” diye konuştu.
‘BÖYLE BİR YÜKÜN ALTINDAN ANCAK BİZ KALKABİLİRDİK’
Erdoğan, 1,5 ayda 76 bin konut sayısını aştıklarını ifade ederek şöyle dedi:
“2 ayda 80 bin konutu teslim etme sözümüzü yerine getirmeye çok az kaldı. İnşallah bu sayıyı yıl sonuna kadar 200 bine tamamlayacağız. Amacımız yaklaşık 390 bin konut, 11 bin 500 ahır, 40 bin 500 iş yerinden oluşan 442 bin hak sahibinin hiçbirini mağdur etmeden tamamını yuvalarına ve iş yerlerine kavuşturmaktır. Tabii asrın felaketinin sebep olduğu sıkıntıların altından kalkmak öyle kolay bir iş değildir. Depremin yol açtığı yıkımların maliyeti 104 milyar doları buluyor. Sadece bu yılın bütçesinde deprem çalışmalarına 1 trilyon liranın üzerinde kaynak ayırdık. Geçtiğimiz yılda bütçeden aşağı yukarı aynı meblağda harcama yapmıştık.
Dikkat ederseniz bunlar sadece bütçeden yaptığımız harcamaları ifade ediyor. Sivil toplum kuruluşlarımızın, özel şirketlerimizin, vatandaşlarımızın, belediyelerimizin katkıları bunun dışındadır. İnşallah önümüzdeki yıldan sonra ülkemizin ve şehirlerimizin üzerindeki deprem yükünü tümüyle kaldırmaya hedefliyoruz. Bu tablo Avrupa’daki pek çok ülkenin nüfusundan ve konut sayısından daha yüksek bir inşa faaliyetini ifade ediyor. Böyle bir yükün altından milli dayanışma, afetle mücadele ve konut inşası alanındaki güçlü birikimimizle ancak biz kalkabilirdik.”
Erdoğan, şöyle devam etti:
“İnsanlarımızı içinde güvenli ve huzurla oturacakları evler ve şehirler yanında kendilerini esenlik içinde hissedecekleri bir geleceğe de kavuşturmanın peşindeyiz. Ülkemizin tamamıyla birlikte deprem bölgemizi de Türkiye Yüzyılına hazırlıyoruz. Ülkede ve dünyada ne yaşanırsa yaşansın hiçbir gündemin bizi deprem bölgesi ile ilgili programımızdan uzaklaştırmasına izin vermiyoruz. Depremin hemen ardından geçtiğimiz Mayıs ayında Cumhurbaşkanını ve milletvekillerini belirlediğiniz önemli bir seçim yaşadık. Şimdi de yerel yöneticileri belirleyeceğimiz yeni bir seçimin arifesindeyiz.
Bölgemizde ardı ardına yaşanan insani krizler ve çatışmalar bitmek bir yana sürekli genişliyor. Rusya-Ukrayna Savaşıydı, Suriye’de devam eden sorunlardı, Akdeniz çevresindeki gerilimlerdi derken şimdi de Gazze’deki katliamın insani ve vicdani sorumluluğu ile karşı karşıyayız. Hayat pahalılığı ile mücadelenin önceliklerimizin başında yer aldığı ekonomi programımızı zor şartlarda uygulamayı sürdürüyoruz. Seçim sonrası için felaket senaryoları yazarak bu programı sabote etmek için çalışanlar var. Onları da yakından takip ediyoruz. Ama bunların hiçbiri deprem bölgemizi ayağa kaldırma çalışmalarımızın önüne geçemiyor. İnşallah bu badireyi de mutlaka geride bırakacağız.”
‘DEPREM MAALESEF BİZİ BEKLEMİYOR’
Erdoğan, milyonlarca insanın hayatında unutulması mümkün olmayan acılara yol açan deprem felaketinin sadece bu bölge değil ülkenin bir gerçeği olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
“İstanbul’dan İzmir’e, Van’dan Bolu’ya, ülkemizin dört bir yanında milyonlarca insanımız tarihin bilinen en tehlikeli fay hatlarına yakın yerlerde yaşıyor. Türkiye 1999 depreminin ardından bu felakete karşı hazırlık için önemli bazı adımlar atmıştır. Hükümetlerimiz döneminde hem inşaat kalitesini yükseltmek hem şehirlerimizi dönüştürmek için çok projeyi hayata geçirdik. TOKİ’nin öncülüğünde ülkemizin konut stokunun kayda değer bir bölümünü yeniledik.
Sadece TOKİ vasıtasıyla 1 milyon 314 bin depreme dayanıklı, kaliteli, ekonomik konutu vatandaşlarımızın emrine sunduk. Özel sektörümüz ve vatandaşlarımız da bu sürece dahil oldu. Aynı şekilde depremde hayatta kalmaları hayati önem taşıyan kamu binalarının büyük kısmını da güçlü bir şekilde tekrar inşa ettik. Kat ettiğimiz mesafe önemli olmakla birlikte hala dönüştürmemiz gereken pek çok bina var. Nitekim 6 Şubat depreminde yıkılan binaların yüzde 90’ından fazlasının 1999 öncesinde yapılanlar olduğunu ne yazık ki görüyoruz.
Yıkıma uğrayan nispeten az sayıdaki yeni binanın ise teknik eksikler ve sonradan müdahaleler sebebiyle bu akıbete maruz kaldığı anlaşılıyor. Deprem maalesef bizi beklemiyor. Bizim hazırlıklarımızı bitirmemizi hiç beklemiyor. Şehirlerimizi depreme dayanıklı hale getirmek için acele etmeliyiz. Bilhassa İstanbul gibi yoğun nüfusa sahip yerlerde Allah göstermesin öyle bir afetin altından kalkmak gerçekten çok zor olacaktır. Şehirlerimizi yeniden inşa etmek, harcayacağımız kaynak, yıkımları telafi etmekten çok daha az maliyetlidir. En önemlisi ise bu şekilde kurtaracağımız canların bedeli olmayacaktır. Devlet ve millet el ele vererek bu tehdide karşı bir an önce gereken dönüşümleri gerçekleştirmek mecburiyetindeyiz.”
‘DEPREM SİYASET ÜSTÜ BİR KONUDUR’
Hükümet olarak ‘yarısı bizden kampanyası’yla bu doğrultuda önemli bir adım attıklarını öne süren Erdoğan, şöyle konuştu:
“Deprem bölgesindeki çalışmalarımızın bitmesi ile diğer şehirlerimizin dönüşümüne daha çok kaynak ayırma imkanına kavuşacağız. Her kim deprem tehdidini küçümseyerek buraya harcanması gereken kaynağı başka yere yönlendiriyorsa bu milletin en büyük düşmanıdır. Zübük siyaseti ile başka alanlarda insanların gözlerini boyamak belki mümkün olabilir ama bu anlayışın deprem karşısında zerre kadar önemi yoktur. Bunun için milletimden kendi evinden başlayarak mahallesini, ilçesini, şehrini, ülkesini depreme karşı hazırlayacak olanlara destek vermesini istiyorum.
En iyi sizler biliyorsunuz; deprem siyaset üstü bir konudur. Deprem ihmale gelmeyecek bir konudur. Geçtiğimiz günlerde Çanakkale’de yaşanan ve Marmara bölgemizde de hissedilen şiddetli sarsıntı bu gerçeği bize bir kez daha hatırlatmıştır. İşte bu anlayışla deprem riski ve deprem sonrası yaşayabileceği kayıp oranı en yüksek şehrimiz İstanbul’a Murat Kurum kardeşimizi aday gösterdik. Ülkemizde son 5 yılda yaşanmış tüm afetler sonrasındaki çalışmaları başarıyla yürüten Murat Kurum kardeşimizin İstanbul’u da depreme en iyi şekilde hazırlayacağından asla şüphe duymuyoruz.”