“Antakya varsa ben de varım” sloganıyla bu yıl 11’incisi düzenlenen Antakya Film Festivali, film gösterimleri, söyleşiler ve diğer etkinliklerle devam ediyor.
Festival kapsamında, geçen pazar günü, PsikeArt ve PsikeSinema dergilerinin desteğiyle “Ruhsal Dayanıklılık ve Sosyal Destek” adı altında paneller düzenlendi. Etkinlikte konuşmacı olarak yer alan tiyatro sanatçıları Tilbe Saran, Gürol Tonbul ve Prof. Dr. Emin Önder ile konuştuk.
Saran, Tonbul ve Önder, pek dillendirilmese de zihinlerde oluşan “Bunca yıkımın, yokluğun içinde festivalin sırası mı” sorusuna şöyle yanıt verdi:
Tilbe Saran: “Tam da bu yıkıntıların arasında film festivali olur, tiyatro festivali de olur. Bizi bu yıkıntıdan kurtaracak olan şey sanat. Acılarımızı dile getirecek, başka insanların acılarıyla bizi yakınlaştıracak bir ortak nokta bulacak ve bunu dile dökebilmek çok önemli. Ama sanat dediğimiz şey eğlence değil aslında. Eğlenceye de ihtiyacımız var: gülmeye, ağlamaya, duygularımızı dışa vurmaya ihtiyacımız var. Birileriyle birlikte bir ortaklık olma içerisinde olma hissi çok önemli. Bize iyi gelen bir şey. Birlikte türkü söylemek, film izlemek, bir tiyatro oyununu paylaşmak, birlikte ağlamak, birlikte gülmek, bazen acının resmini yapabilmek de iyileştirici bir şey. Yan yana durarak, bir araya gelerek, acılarımızı konuşarak, paylaşarak yeni acılar yaşanmaması için hep birlikte iyileşeceğiz.”Gürol Tonbul: “E sırası tabii ki. İnsan karnı doyduğu halde, barındığı halde, neslini sürdürdüğü bir başka canlıya zarar veren bir varlık. Demek ki bunlar yetmiyor. Bizim kendi içimizde var olan bu çizgiyi yatıştırabilmemizin tek eğitim noktası sanat yapıtıdır. Neden? Başımıza gelen kötü anlardan sonra bu gibi etkinliklerde yalnız olmadığımızı anlarız. Buraya gelen bir oyuncu, sanatçıyla yaptığı sohbetlerde duyduğu bir cümle başka bir dünyanın kapısını aralayabilir. O yüzden yalnızca bir sanat etkinliği olarak bakmamamız lazım. Buradaki insanlar bize dertlerini anlattı, nasıl çözüm bulabiliriz sorusuyla yaşamlarına dokunduk, çocuklarla seksek oynadık. Neden bu insani ilişkinin yok olması bağlamında ‘Sırası mı’ sorusu sorulmalı ki? Tam sırası. Çünkü insan insanın acısını paylaştığı zaman ortak bir noktaya geliyor. Hele hele şimdilerde, el ayak buradan çekilmişken.”Prof. Dr. Emin Önder: “Depremlerin bölge halkının yaşamlarını ne kadar zorlaştırdığını hep birlikte görüyoruz. Bu zorluklar karşısında bireysel olarak farklı tepkiler gösterilse de anlam arayışları yoğun bir şekilde sürdürülüyor. 6 Şubat depremi, insanların yaşamlarını derinden etkileyerek ruhsal, sosyal ve ekonomik yaşantılarını değişikliğe uğrattı. Yaşanan acıların azaltılması, yeni yaşantıya uyum sağlanabilmesi için çeşitli koruyucu aktivitelerin oluşturulması, kişilerin ruhsal olarak iyileşme sürecine olumlu katkı sağlar. 10 yıldır Antakya halkının sosyal etkileşimlerini gerçekleştiren, sinema ve çeşitli sanatsal gösterimlerine yer veren festivalin deprem sonrasında da yapılmasının bölge halkının ruhsal ve sosyal yönden iyileşmesine katkı sağlayacağını söyleyebiliriz.”