Kandırılmak, pek çok siyasi liderin başına gelebiliyormuş. Rusya Devlet Başkanı Putin de kandırıldığını önceki gün açıkladı.
Putin, kendisinin yıllarca istihbarat alanında çalışmasına rağmen Batı’nın, Rusya’ya karşı tavrı konusunda eskiden saf olduğunu ve Sovyetler Birliği çöktükten sonra Rusya’yla sürtüşmeye girmeyeceği inancında olduğunu söyledi. Batı’nın, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bu sefer de Rusya’nın parçalanması için mücadeleye giriştiğini belirten Putin, bu gelişmeler karşısında kendisinin gözünün açıldığını ifade ediyor.
Putin’in konuşmasında, haklı olduğu noktalar var: 1990’ların başında Rusya’da önemli bir kesim, kendilerinin “Batı’yla bir olup komünizmi yıktıklarını”, Batı’nın bu nedenle Moskova’daki yeni düzeni ödüllendireceğini düşünüyordu. Ancak kısa sürede Batı’nın Rusya’yı “ödüllendirmeye” niyetinin olmadığı, Batılıların Rusya’yı ve Rusları, Soğuk Savaş’ın kaybedeni olarak gördükleri ortaya çıktı. 1990’ların ortalarından itibaren ABD, Rusya’yı çevreleme çabasına girişip de Ukrayna ve diğer eski Sovyet ülkelerinde varlığını artırmaya başlayınca Moskova ile Washington arasındaki sürtüşme, yeni şartlar altında tekrar başlamış oldu. Ukrayna’da devam eden savaşı, bundan bağımsız düşünmek mümkün değil.
SADECE BATI DEĞİL
Ancak kandıran, sadece Batı değil. Hatırlayacağımız üzere Rusya yönetimi, 2022 başlarında, Ukrayna sınırlarına asker yığmış, fakat Ukrayna’ya saldırmak gibi bir amaçlarının kesinlikle olmadığını söyleyip durmuşlardı. Bütün bu açıklamaların ardından Ukrayna’ya saldırması, üstelik istediği hedeflere ulaşamaması, Rusya’nın uluslararası kamuoyu nezdindeki ağırlığına ve güvenilirliğine ağır bir darbe indirdi. Putin, bu hareketiyle “Rus tehdidini” bahane ederek Karadeniz ve Doğu Avrupa’da nüfuzunu artırmaya çalışanların ekmeğine epey yağ sürmüş oldu.
UKRAYNA ELÇİSİ TEMKİNLİ
Geçen hafta Ankara’da görüştüğüm Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasil Bodnar da kendilerinin “Rusya’yla ateşkesvari bir barışa razı olamayacaklarını” çünkü ateşkes şartlarının, Rusya’ya sadece yeni saldırılara hazırlanmak için zaman sağlayacağını söylüyor. Bodnar, ateşkesvari bir barışın olması halinde Rusya’nın Ukrayna’da işgal altında tuttuğu bölgelerdeki varlığını daha da sağlamlaştıracağı görüşünde.
Meselenin bir tarafı, gerçekten böyle. Ancak önceki yazılarda da değindiğimiz üzere Ukrayna, Batı’dan destek konusunda giderek daha büyük sıkıntılarla karşı karşıya. Ukrayna lideri Zelenski’nin geçen hafta ABD’ye yaptığı ziyaretten umduğu sonuçları alamadığını, Batı basını da yazıyor. Polonya’da geçen hafta Donald Tusk’un 2007-2014 döneminden sonra ikinci kez başbakanlık koltuğuna oturması, Ukrayna’da seviçle karşılandı. Çünkü Polonya’da 10 yıl iktidarda kalan muhafazakârlardan farklı olarak Tusk, Ukrayna’yla tarihi konulardaki çatışmalara önem vermiyor ve bugüne odaklanan, karşılıklı fayda anlayışına sahip. Ne var ki Varşova ve Kiev arasında ekonomik çıkarlarda giderek kendisini gösteren çatışma, yeni hükümetin de Ukrayna politikasında köklü bir değişiklik getirmeyeceğini gösteriyor. Dolayısıyla Ukrayna, yeni yıla büyük belirsizlikler içinde giriyor.
[email protected]