Akbank Caz Festivali, 23 Eylül’de kapılarını 33. kez açtı. 8 Ekim’e kadar caz dünyasının saygın isimlerini ağırlayacak festivalde caz sahnesinin önemli isimleri sahneye çıkacak. O isimlerden birisi de Gabi Hartmann…
Paris’te Fransız şansonları ve dünyanın dört bir yanından pop – rock müzikler çalan bir evde büyümüş olan Hartmann, müziğin peşinde birçok ülkeyi dolaşmış. Brezilya müziklerine duyduğu tutku, onu iki yıl yaşayacağı Rio’ya çekmiş; Londra’da etnomüzikoloji eğitimi almış. Amy Winehouse’dan yorumlarını dinleyerek keşfettiği Ella Fitzgerald, Frank Sinatra, Nat King Cole gibi efsaneler ve farklı coğrafyaların müziklerine yönelik merakı, eklektik besteciliği ve yorumculuğunu şekillendirmiş.
Fransızca, Portekizce, İngilizce ve Arapça sözlere sahip parçalarında fado geleneklerinden modern caza uzanan geniş bir alanı kat ediyor Gabi Hartmann. Kendi ismini taşıyan ilk albümü, bu yılın ilk günlerinde yayımlandı. Hartmann, yarın akşam (30 Eylül) saat 22.00’de İstanbul’da Babylon’da izleyiciyle buluşacak. Biletler 350-250 ve öğrencilere 100 TL. Başarılı müzisyenle konuştuk.
İSTANBUL İLK 5’TE
* Spotify’da sizi en çok dinleyen şehirler arasında İstanbul ilk 5’te. Bu ilgiden haberiniz var mı? Ne düşünüyorsunuz?
Evet, farkındayım. Harika bir şey. Türk insanının sadece kendi müziklerini değil, aynı zamanda batı ülkelerinden caz/pop şarkıcılarını da dinlediklerini biliyorum. Eşimin kız kardeşi Türk, ben de Türk müzisyenleriyle kısa bir süre geçirdim ve onların her türlü müziği sevdiklerini gördüm.
* Müziğinizi dinleyince kıtalararası bir etkileşim hissediliyor… Bütün o ülkelere gitmeseydiniz nasıl bir müzik yapacağınızı hayal edebiliyor musunuz? Gittiğiniz ülkeler size neler kattı?
Genç yaşlarımdan beri soul, caz, gospel gibi siyah Amerikan müziği ve aynı zamanda Brezilya müziği dinlerdim, bu yüzden kendi kültürümden olmayan müziğe zaten bağlı hissediyordum. Seyahatler olmasaydı yaptığım müzik nasıl olurdu hayal etmek zor, çünkü her zaman dünyanın dört bir yanından müzisyenleri görmeyi ve duymayı hayal ederdim. Ama Paris’te Afrika müziği sahnesi, caz sahnesi ve Latin sahnesi gibi harika müzisyenlerin bulunduğu birçok topluluk olduğu için bir şekilde farklı türlerde müziğe erişiminiz zaten var. Brezilya, ABD, Gine gibi ülkeleri ziyaret etmek, daha önce bilmediğim bir müziği öğrenme ve ilişkilendirme yoluydu. Büyürken müziğimle ilişkim çok samimi ve özeldi, oysa Brezilya’da müzik, sokaklarda, dışarıda görebileceğiniz, örneğin samba kültürünün dansla güçlü bir şekilde ilişkilendirildiği kolektif bir deneyim. Müziğin gerçekten insanlar arasında nasıl bağ kurabildiğini ve önemli olabileceğini fark ettim. New York şehri tamamen farklı bir deneyimdi. Burada şarkı yazarlarının kültürünü keşfettim, insanlar sizin hüzünlü şarkılarınıza gelir ve sessizce dinlerlerdi! Fransa’da artık böyle bir şeyimiz pek yok. Bu şehirde kendi şarkılarımı yazmaya başladım ve sözlerime ve şarkılarımın hikâyelerine gerçekten dikkat etmeye başladım.
FRANSA’DA 1 NUMARA OLDU
* İlk albümünüz bu yılın başında caz türünde Fransa’nın 1 numarası oldu. Siz bu başarıyı nasıl değerlendirirsiniz?
İnsanların yıllar içinde ilk albümümü beğenmelerinden çok mutluyum. Asla kendimi bir caz şarkıcısı olarak görmedim ve bu albüm caz değil. Beste ve düzenlemelerimde cazdan etkilendim, ancak daha çok bir şarkı yazarıyım ve pop ve folk müziği ile de bağlantı kuruyorum. Sanırım insanlar albümümdeki tarzların ve şarkıların çeşitliliğini beğendiler ve caz dinleyicisi olmayan insanlar için çok erişilebilir bir çalışma oldu.
‘CD SATIN ALMAYI ÖZLÜYORUM’
* Doğduğunuz yıl itibarıyla, analog döneme de alışık olmalısınız… Müzikte dijitalleşmeyle/dijital platformlarla ilgili düşünceleriniz neler? Eski yılların, çocukluğunuzun özlediğiniz yanları var mı?
CD satın almayı özlüyorum. Çocukken her hafta yeni bir albüm satın almaya giderdim. Şimdi çokça eski plakları alıp dinliyorum. Müziğin evriminin çok karmaşık bir analizini yapmak zor, ancak genel olarak daha önce olduğundan daha fazla müziğe erişimim olduğu için iyi bir şey olduğunu düşünüyorum ve bağımsız sanatçılar şimdi daha kolay bir şekilde tanınabilir. Ancak insanlar CD satın almayı bıraktığından beri müzisyenlere ve yazarlara daha az ödeniyor. Bu nedenle müzik işinde daha az para dönüyor, bu yönüyle de pek iyi bir şey değil.
* Konserinize geleceklere mesajınız var mı? Nasıl bir konser olacak?
Müziğimi beğeneceğinizi umuyorum! Bir quartet (gitar, bas, davul) ile geliyorum ve keman çalan özel bir konuğum olacak! Repertuvarımı ve albümümdeki çoğu şarkıyı çalacağım.